Van’da 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen, 604 kişinin ölümü, 4 bin 152 kişinin yaralanması ve 2 bin 262 binanın enkaza dönmesi ile sonuçlanan 7,2 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’de kentsel dönüşüm sürecini başlatan neden olarak görülüyor. Depremin ardından 16 Mayıs 2012 tarihinde çıkarılan 6306 Sayılı ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi’ başlıklı yasanın 31 Mayıs 2012 tarihli resmi gazetede yayınlanmasıyla ülke genelinde kentsel dönüşüm hareketi resmen başladı.
O tarihe kadar Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesiyle yönetilen kentsel dönüşüm süreci bu yasanın çıkarılmasıyla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı idaresine geçti. Kimilerinin üst düzey yetkilerle donatılmış olarak tanımladığı, kimilerinin de kesin çözüm için yeterli görmediği ve kentsel dönüşüm yasası olarak nitelendirilen yasa, bugün başka bir süreçten geçiyor. Anayasa Mahkemesi'nin iptalini yorumladığı maddeler sonrası yasa, özellikle uygulamada farklı bir boyut kazanırken yeni sürecin daha yavaş işleyeceği ortak kanaat olarak beliriyor.
Uygulamalar bir yana kanun üstünde tartışmalar devam ederken "Devlet, bu kanunla neyi amaçlıyor?" sorusu gündeme geliyor Görüş aldığımız akademik oda başkanları devletin sosyal devlet anlayışı ile hareket etmesi gerektiğinin altını önemle çizdi.
Geride kalan yıllarda onlarca sempozyum, konferans, kongre ve etkinliğe rağmen kentsel dönüşüm üzerindeki yanlış algının devam ettiği ve bu yanlış algının uygulama hatalarında da ortaya çıktığı görüşleri çokça dile getiriliyor. Konut ve Yapı gazetesi olarak Türkiye’nin lokomotif sektörü olarak nitelendirilen inşaat sektörüne yönelik yaptığımız yayınlarda oldukça önemli bir yer kaplayan kentsel dönüşüm başlığını, 5 akademik odanın görüşlerini alarak masaya yatırıyoruz.
Birinci derece deprem kuşağında yer alan Bursa, 6306 Sayılı ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi’ başlıklı kanunun getirdiği yükümlülükler çerçevesinde gerçekleştirilen ve adına kentsel dönüşüm denilen çeşitli projelere maruz kalıyor. Bu noktada Bursa Akademik Odalar Birliği içindeki ilgili odaların görüşleri konuyu aydınlatacak niteliktedir.
Kentsel dönüşüm, kimileri tarafından rant, kimileri tarafından da daha güvenli ve rahat bir yaşam için bir fırsat olarak görülürken konunun dolaylı muhatapları arasında yer alan İnşaat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası ve Harita Mühendisleri Odası’ndan konuya yönelik görüş aldık.
Her birini oda merkezlerinde ziyaret ettiğimiz başkanlar, konuları ilgili planlar üzerinde açıklarken özellikle Bursa’da kentsel dönüşüm denince akla ilk gelen Doğanbey kentsel dönüşümünü olumsuz örneklendirmede oldukça fazla kullandılar. Ayrıca Bursa’nın hem ulaşım hem sosyo-kültürel ve tarihi dokusu itibariyle nitelikli kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğu ve bina yenileme mantığından uzaklaşarak geleceğe değer katacak planlı ve programlı bir yöntemin uygulamaya sokulması gerektiği görüşü ise başkanlar tarafından ortak kanı olarak seslendirildi. Kendilerine gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür ederken sizleri kentsel dönüşüm hakkındaki görüşleriyle baş başa bırakıyoruz.
Kentsel dönüşümde mülkiyet göz ardı edildi
Kentsel Dönüşüm yasası Anayasa mahkemesi tarafından bazı maddeler iptal edilene kadar farklı yorumlanabilirdi şimdi yasa zayıfladı ve süreci yavaşlatacak bir hale geldi. İlk çıkarıldığında ‘ben yaptım oldu’ mantığında bir güç tanıyacak kadar geniş olsa da bu yasa, aslında ilk haliyle büyük bir enerjiydi. Doğru kullanılsaydı birçok problemimize çözüm olabilirdi. Buradan yola çıkarsak, kentsel dönüşüm Bursa’da ciddi sıkıntılara yol açtı. Doğal afet riski taşıyan bölgelerin dönüştürülmesi amacıyla ortaya çıkan kentsel dönüşüm yasası bugün yapıların yenilenmesi olarak uygulanmaya başlandı. Kentsel dönüşüm devasa bir kavram. Göç, çarpık ve kaçak yapılaşma ve sosyal etkenlerin hepsinin ele alınarak kentsel dönüşümde bir yol izlenmesi gerekiyor. Kentsel dönüşümde Harita Mühendisleri odası olarak bizi ilgilendiren kısmı da mülkiyet kısmıdır. Ki kentsel dönüşüm yapılacak yerde en önemli faktör mülkiyet. Mülkiyet ile ilgili Bursa’da çok ciddi sorunlar var. Mülkiyet hakkı, insanların dokunulmayacak haklarından bir tanesidir. Parselle ilgili uygulamalar yaptığınızda, 99 vatandaş memnunsa, bir tanesi mutlaka memnuniyetsizdir. O yüzden üçte ikisi ile anlaşma yaptığınızda, üçte biri mecburen kabul edecek. Bu aslında bir çözüm olabilir ama tapusu olmayan vatandaş hangi statüde tutulacak, mülkiyet neye göre değerlendirilecek. Kentsel dönüşüm yasasının yanında 3194 sayılı imar kanununun iyileştirilmesi ve düzenlenmesi gerekiyor. Gerek kentsel dönüşüm gerekse 3194 Sayılı imar kanunu hakkında HKMO Bursa Şubesi olarak birçok çalışmamız oldu. İlk kentsel dönüşüm paneli şubemizce yapıldı ve rapor haline getirildi. 3194 sayılı imar kanunu hakkında da raporlar hazırlandı. Ancak son zamanlarda çıkan yasalar ve yasalarda iptal edilen maddeler Kentsel Dönüşümün tekrar ele alınması ve mevcut yasalarla yeniden değerlendirilmesini beraberinde getirmektedir.
Betsidney style="text-align:justify">Basri Akyıldız İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı
Kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen, Afet riski taşıyan alanların dönüştürülmesi başlıklı yasanın uygulamaya göre adının yanlış olduğu görülüyor. Bir bölge zemin incelemesi yapılarak riskli ilan ediliyor ama buralar imara kapatılmıyor aksine yeni binalar yapma yoluna gidiliyor. Aslında yasanın içeriği yapılarla alakalıdır ki yapıların incelenip riskli yapıların çoğunlukta olduğu bölgelerin dönüştürülmesi kast ettiğini düşünüyoruz. Yapıların riskli olup olmadığını tespit etmeden bölgeyi riskli ilan etmenin son derece yanlış olduğunu görülüyor. Kentsel dönüşümden önce Bursa’nın imar planlarının yapılması gerekiyor. Bu planlamayla birlikte de zaten doğal bir kentsel dönüşüm süreci başlamış olacak. Kamu kurumlarının kentsel dönüşüme yaklaşımı da kar etme amacı güden bir anlayış şeklinde olmamalıdır. Devlet birçok alanda özelleştirmeye giderken inşaat sektöründe kamulaştırmaya gidiyor. Özellikle yerel idarecilerimiz sorumluluk alanına bütüncül olarak bakmıyorlar. Yerel idarenin kentsel dönüşüm öncesinde kaçak yapılaşma konusunda iradesini ortaya koyması gerekiyor. Yapılan kentsel dönüşüm projelerinin içinde Bursa’da yaşayan mühendis ve mimarlar yok. Böyle olunca bu projeler, ne görsellik ne de konumu itibariyle Bursa’ya uygun projeler de olmuyor. Projelerin özellikle denetim anlamında ciddi eksiklikleri olduğunu düşünüyoruz. Kentte mimari ve tarihi dokunun korunması için belediyelerce bir estetik kurul oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Kentsel dönüşüm olarak yapılanların günümüze uygun olarak yapılmadığı da görülüyor. Biz bu seçimlerin, mimar mühendis arkadaşlarımızın yerel idarelerde görev almasıyla sonuçlandığında çok daha farklı bir süreç yaşamasına katkı koyacağına inanıyoruz. Çünkü kentsel dönüşüm sürecinde yerel idare çok önemli bir role sahip. Konuya hâkim mühendis ve mimarların yerel idarelerde görev alması hatanın en aza indirildiği bir kentsel dönüşüm sürecinin yaşanmasını sağlayacaktır.
Şehir Plancıları Odası Başkanı Hakan Karademir
Kentsel dönüşüm bugün inşaat yapmaya indirgenmiş durumdadır. Kentsel dönüşümün nerde yapılacağına karar verildiği andan itibaren sürece sosyologların, ekonomistlerin ve birçok disiplinin dâhil edilmesi gerekir. Sadece şehir plancıları, harita mühendisleri, mimarlar, inşaat mühendisleri ile doğru bir uygulama yapılamaz. Problem sürecin en başında başlıyor. Bu aşamadan önce kentsel dönüşüm alanı ilan edilen bölgenin sosyal yapısının incelenmesi gerekiyor. İnşaat mantığına dayanan bir yasa çıkarıldı. Bütüncül bir yaklaşımın olmadığı yasada görüyoruz. Kamu kentsel dönüşüme kar amacı güden bir şirket gibi giriyor, Aslında sosyal devlet mantığıyla hareket edilmesi gerekiyor. Kamu kurumları kentsel dönüşümle vatandaşın toprağı veya evi üzerinden gelir sağlıyor. Örneğin Toki’nin Doğanbey’de daireleri var ve bu daireler olmasaydı o binalar daha az katlı olabilirdi. Yasada riskli alan ve rezerv alan olarak iki tanım var. Riskli alan yapı denetim sonrası kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğu ilan edilen alan bir de rezerv alan var o çok daha vahim bir durum. Yönetmelikte kentsel dönüşüme maddi kazanç sağlamak amacıyla da rezerv alan ilan edilebilir deniliyor. Burada ince bir noktada şu ki riskli alan bakanlar kuruluna giriyor ama rezerv alan bakan oluru ile ilan edilebiliyor. Yasa bakanlığa istediği yerde kentsel dönüşüm yapma hakkı tanıyor ve biz istediğimiz kadar şehir planı yapalım bir kararla bizim planlarımız devre dışı kalabiliyor. Kentsel dönüşüm master planı yapılmalı. Bu yasayla sağlık çalışmaların yapılacağını düşünmüyorum. Bu yasanın eksik olduğunu ve kamunun biraz sosyal devlet mantığıyla kentsel dönüşüm yapması gerektiğini ve en başından bütün meslek odaları ile tarafların görüşlerinin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Can Şimşek
Bugün ülkemizde Afet Riski Taşıyan alanların Dönüştürülmesi adı altında; bilimsellikten uzak, rant odaklı bir dönüşüm dayatılıyor. Getirilen kentsel dönüşüm anlayışı ile Bursa veya Türkiye yararına bir dönüşümün sağlanabileceğini düşünmüyorum. Kentsel dönüşüm bugünden yarına yapılacak bir iş değildir. Bütün mesleki disiplinlerin dâhil edildiği uzun vadeli planların oluşturulması ve imar adına uzun soluklu yaptırımlarla bu planların uygulanması gerekir. Ülkemizde en çok rant inşaat sektöründe döndüğü için uygulamada kentsel dönüşüm eskiyi yıkıp, yerine daha büyük yeni binalar yapmak olarak algılanıyor ve bu algıya göre hareket ediliyor. Bunlar topluma yararı olmayan; belli firmaların karlarına yönelik yapılan çalışmalardır. Kentsel dönüşüm uygulamaları Türkiye’de mimarsız, mühendissiz gerçekleşiyor. Şuan yapılan kentsel dönüşümler sağlıklı yaşam alanları yaratmaya değil, sadece yeni cephelere sahip yeni binalar elde etmeye yönelik yürütülüyor ki, onlar da genel olarak başarısız. Projelerin hepsi birbirine benziyor. Bursa’da akla gelen projelerin yapılabilmesi için plan düzleminde fay hatlarının yeri dahi değiştirilebiliyor. Bir diğer kötü örnek: Doğanbey’de kamu kullanımına ayrılacağı söylenen tescilli yapılar şuan yerlerinde yoklar. Rant uğruna her şeyi ezip geçen bir kentsel dönüşüm anlayışıyla kent yararına bir şey yapmanız mümkün değil. Olması gereken, uzun vadeli kentsel planlamaların, akademik odalarımızın mesleki birikiminden de faydalanılarak yapılmasıdır ve uygulanmasıdır. Bugün şehirler beton yığınlarının işgali altındadır. Bu durum plansız yapılaşma ve bilimsellikten yoksun yerel yönetim anlayışından kaynaklanıyor. Gelecek kuşaklar için hayati önem taşıyan yeşil alanlarımız, rant odaklı yapılaşma anlayışına kurban ediliyor. Belki bugün birileri kazanıyor ama yapılanlar bu ülkenin geleceğinden çalınarak yapılıyor.
Kentsel dönüşüm enerji verimini gözetmeli
Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama disiplinlerinin teknik, bilimsel ve yasal gereklilikleri ile teknik ilkelerini görmezden gelerek; ormanları, kıyıları, doğal kaynakları hiçe sayan; kent tarihini, kültürünü yok eden; hak arama hürriyetini gasp eden; toplumu ayrıştıran, toplumsal dayanışma anlayışını zedeleyen, toplumu ve kentleri kimliksizleştiren bir "kentsel dönüşüm" anlayışının bizce kabul edilmesi mümkün değil. Devletin anayasal görevlerinden birisi olan sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak için; doğal varlıkları, ekolojik, tarihi, kültürel, toplumsal değerleri koruyan, yaşatan, geliştiren bir arazi kullanımı ve yerleşim politikası temelinde bütüncül planlama yaklaşımı ile çevreyi gözeten, dönüşüm alanlarında yaşayanların ihtiyaçlarını göz önüne alan, "insanı ve insanca yaşamı" temel hedefine koyan bir planlama süreci acil olarak başlatılmalıdır. Projeler temelde rant artışının değil, can güvenliğinin sağlanmasını ve yaşam düzeyinin yükseltilmesini amaçlamalı, kentsel dönüşüm projeleri ayrıcalıklı imar hakkı sağlama aracı olarak kullanılmamalıdır. Kentsel dönüşümle ortaya çıkacak yapılarda en azından ortak giderlerin karşılanabilmesi için yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı sağlanmalı ya da alt yapısı bu sistemlere uygun olmalı. Yapılar içinde kullanılacak ürünlerin enerji verimli ürünler kullanılması gerekiyor. Yapılara çekilecek tesisatlar da çağın gerekliliklerine ve ilgili yönetmeliklere uygun olmalı. Yatay kentleşmeden dikey kentleşmeye gidiyoruz ve bu gidişte siz elektrik olgusunu göz ardı ederseniz o yapıları sağlıksız ve kullanılamaz hale getirirsiniz. Asansör, aydınlatma ve elektrik sürecinin doğru tanımlanması gerekiyor. Elektrik mühendisleri olarak kentsel dönüşüm sürecini biz eğer doğru planlanır ve uygulanırsa bir fırsat olarak görüyoruz. Bunun olmazsa olmazı ideal koşulların oluşturulması, denetlemenin doğru ve tarafsız olarak gerçekleştirilmesi ve finansmanı oluşmayan projelere müteahhitlerin rantı gözeten anlayışına kapılmamak için hemen başlanmamasıdır.