Barınma hakkının en temel insan haklarından biri olduğunu ve ülkemizin deprem riski nedeniyle kaliteli yapılaşma hedefinden uzaklaşılmaması gerektiğini vurgulayan Başkan Andıç, “Ülkemizin depremselliği bakımından ihtiyacımız olan kentsel dönüşümün bize göre ülkemiz için bir asayiş, hatta bir beka sorunu olduğu gerçeğini hatırdan çıkarmamalıyız” dedi.
Barınma hakkının rant tartışmalarına heba edilemeyecek siyaset üstü bir konu olduğunu ifade eden Andıç şunları söyledi: “Son birkaç yıldır dikkatleri üzerine çekmeye çalıştığımız, inşaat ruhsatlarındaki azalmanın bir arz eksikliğine sebep olacağı endişemizin gerçeğe dönüşerek, artık gerek konut fiyatlarında, gerekse de kira fiyatlarındaki artışın ülkemizin gündemine oturduğu şu günlerde 4 Ekim ‘Dünya Konut Günü’nü konunun önemini bizlere hatırlatması bakımından önemli görüyoruz. Burada, hem barınma hakkının en temel insan haklarından biri olması, hem de ‘Ahirette iman, dünyada mekan’ diyen toplumumuzun ev sahibi olmaya verdiği bu derece önem hatırlanarak konunun sadece ekonomi, inşaat ve özelde müteahhitler ekseninde dar bir şekilde değil de, toplumsal ve psikolojik yönleriyle değerlendirmeye değer bir konu olduğunu tekrar hatırlamalıyız. Bu nedenle, biliyor ve inanıyoruz ki barınma hakkı rant tartışmalarına heba edilemeyecek siyaset üstü bir konudur. Bakınız insanımız ev sahibi olabilmek istiyor, kiralık ev bulabilmek istiyor.”
“İkinci eldeki her artış kentsel dönüşüme set örüyor”
Çevre dostu binalar ve akıllı kentler tartışılırken, ülkemizde değişen toplumsal talep ve endişelere de değinen Başkan Andıç: “2021 yılının, son beş yılda en çok ikinci el konut satılan ikinci yıl olması, vatandaşlarımızın alım gücü düştüğü için sıfır konut alamadığını ve tekrar başını sokacak bir ev arayışıyla ikinci el konuta yöneldiklerini göstermektedir. Ancak deprem riski olabilen ikinci el konutlarda gördüğümüz bu ilgi, kentsel dönüşümü zorlaştıracaktır. Ülkemizin depremselliğini hatırlayacak olursak, ikinci el konut satışlarındaki her artışın, ülkemiz için bir beka sorunu olan kentsel dönüşümün önüne ilave setler ördüğü ortadadır. Kaldı ki, ülkemizde konutların 1999 depreminden önce yapılma yüzdesi %17, İstanbul’da bu oran %25’dir. Dolayısıyla sadece ülkemizde öncelikli olarak dönüştürülmesi gerektiği Bakanlıkça belirtilen 6,7 milyon konut var. Bu nedenle Devletimizin kentsel dönüşüme gerek maddi, gerekse insan kaynağı olarak muhakkak kaynak ayırmasını ve fiiliyatta uygulanmayan kentsel dönüşüm yasasının müteahhitlere ve vatandaşlara sağladığı hak ve muafiyetlerin fiiliyata geçmesini özellikle önemli görüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Toplumsal ve psikolojik yönleri unutulmamalı”
4 Ekim ‘Dünya Konut Günü’ vesilesiyle inşaat sektörünün beklenti ve önerilerini de sıralayan Mustafa Andıç: “Belediyelerin yeni imarlı alanlar açmaya teşvik edilmeleri, iç piyasa ihtiyaçları karşılanmadan inşaat malzemelerinin ihracına izin verilmemesi ve gecikmeksizin bir gayrimenkul kredi kampanyası yapılması ve fiyat artışlarının dizginlenmesi yukarıda belirttiğimiz gibi, sadece ekonomi, inşaat ve özelde müteahhitler ekseninde, dar bir şekilde değil de, toplumsal ve psikolojik yönleriyle de değerlendirmeye değer bir konudur” diyerek sözlerini noktaladı.