17 Ağustos 1999 yılında gerçekleşen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acı felaketlerinden biri olan Marmara Depremi’nin 16. yılında sektörün önemli temsilcileri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları yetkilileri 17 Ağustos’u Konut ve Yapı Gazetesi için değerlendirdi.
16 yılda neler değişti? Yeni bir depreme hazırlıklı mıyız? Neler yapılmalı? gibi sorulara cevap veren sektörün uzmanları 17 Agustos depreminden sonra ülke gerçeğimizi ortaya koyan cümlede belirtildiği gibi; “Unutmayalım deprem değil, bina öldürür” görüşünde birleşti.
Namık Ziya Mescioğlu
İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı
Mescioğlu İnşaat
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN GEREKLİLİĞİ AKILLARDAN ÇIKARILMAMALI…
Güvensiz yapılarda yaşayan vatandaşlarımızın kentsel dönüşüm ile güvenli yapılara taşınmalarının önemi, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin acı hatıralarının yıldönümünde akıllardan çıkarılmamalıdır.
Her şeyin en iyisine layık olduklarına canı gönülden inandığımız yurttaşlarımızın can ve mal güvenliklerinin sağlanabilmesi için, afetlere karşı dayanıklı konutların önemi çok büyüktür. Ülkemizde kentsel dönüşümün gerekliliğini bir kez daha hatırladığımız şu günlerde, tek gündemimiz afetlere karşı vatandaşlarımızı nasıl güvenli konut sahibi yapabiliriz olmalıdır. Bu nedenle, hızla adımlar atarak, halen güvensiz yapılarda yaşayan yurttaşlarımızın kentsel dönüşüm ile güvenli yapılara taşınmalarının önemi, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin acı hatıralarının yıldönümünde akıllardan çıkarılmamalıdır. Kentsel dönüşüm, hem güvensiz yapılarda yaşayan yurttaşlarımız, hem de ülkemiz için taşıdığı büyük önem açısından, ulusal önceliklerimiz arasında yer alması gereken temel konulardan biridir. Bu nedenle, bugüne kadar evlerinin kentsel dönüşüme dahil olması için adım atmış olan vatandaşlarımızı tebrik ediyorum. Bu örnek hassasiyetlerinin halen güvensiz yapılarda yaşayan tüm diğer yurttaşlarımıza da örnek olmasını diliyorum. Bu bilinçle, İMSİAD olarak, ülkemiz ve Bursamız için kentsel dönüşümün öncüsü ve takipçisi olmaya devam edeceğiz
Fatih Canbazoğlu
İMO Bursa Şb. YK Sekreter Üyesi
GELECEĞE ENDİŞEYLE DEĞİL GÜVENLE BAKMAK İSTİYORUZ…
Bilançonun yol açtığı acı depremin toplumsal travma haline gelmesine neden olmakla kalmadı, başta yapı üretim süreci, mevcut yapılar, kentleşme politikası, afet sonrası önlemler, mevzuat olmak üzere yetersizliğimizi, hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden gelinen, yok sayılan sorunlar dramatik bir olayla varlığını hissettirdi. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinin yok sayılmasının bedeli kelimenin gerçek anlamıyla ağır oldu. Deprem sonrası süreç, bütün bir ülkenin depreme göre yeniden düzenlenmesi noktasında toplumsal konsensüsün oluşmasına tanıklık etti. Konsensüs, ‘artık hiçbir şeyin eskisi’ gibi olmayacağı temennisinde ifadesini buldu. Ancak, 12 yıl sonra meydana gelen Van depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca zamana rağmen, ‘bir arpa boyu mesafe alınamadığını’ gösterdi. Kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, mühendislik hizmeti almadan yapı üretiminin, yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik ve zaafların varlığını sürdürdüğü, sadece depreme değil her türlü doğal afete karşı korumasız olunduğu, mevcut olumsuzlukların doğa olaylarını doğal afete dönüştürdüğü, doğal afetlerin geleceğe dönük kaygıları çoğalttığını açığa çıkardı.
Ne deprem önlemleri ne de afet sonrası hazırlığı ikna edici buluyoruz. Açıkçası ne sorunlar ne de çözüm sırdır. Konunun birinci derecede muhatabı olan bir mesleğin mensupları olarak, depremlerin yıl dönümlerinde sorunları yeniden sıralamanın, çözümü bir kez daha tartışmaya açmanın mevcut durumumuzu özetlediğinin farkındayız. Ne sorunlar değişiyor ne de güvenli yaşam kuracak adımlar atılıyor. Doğal afetleri “kader” gibi gören anlayış ne yazık ki endişelerimizi arttırıyor.
Biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyor ve bu istediğimizin her daim arkasında olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çünkü toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçeklikler bunu gerektiriyor. Çünkü depreme karşı alınmamış önlemler ülkemizin hâlâ en büyük sorunudur. Ülkemizin ekonomik-sosyal-siyasal çalkantılı döneminde deprem tehlikesine dikkat çekmenin, deprem duyarlılığını artırmaya gayret etmenin toplumsal ve insani bir sorumluluk olduğunu biliyor ve bu sorumluluğu taşımaya kararlı olduğumuzu her daim söylüyoruz.
Fatih Vardar
Bursa Beton Genel Müdürü
BURSA BETON GENEL MÜDÜRÜ FATİH VARDAR: “DEPREMDEN KORKMA, KALİTELİ HAZIR BETON KULLAN”
Kurulduğu günden bugüne kaliteli hazır beton üreticisi olmayı kendine hedefleyen ve bu konuda ar-ge çalışmalarına sürekli devam eden Bursa Beton, yaşamına değer veren bilinçli tüketicilerin kalitesiz hazır beton kullanımını engelleyeceğine inanıyor.
Ülkemizden yapılan araştırmalar konut satın alan tüketicilerin kaliteli hazır beton konusunda çok bilinçli olmadığını gösteriyor. Uzun yıllardır bu konuya dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için çalışan Bursa Beton Genel Müdürü Fatih Vardar, konut satın alırken kullanılan hazır betonun kalitesinin sorgulanması ile deprem ve doğal felaketlerde yaşanacak zararların en aza indirileceğini belirtti.
İnşaatlarda kaliteli dekorasyon malzemelerinin kullanımında gösterilen hassasiyetin hazır beton kalitesinde de gösterilmesi gerektiğini dile getiren Vardar: “Potansiyel deprem bölgesi olarak adlandırılan kentimizin ve çevre illerin özellikle konutlarda kullanılacak hazır beton konusunda bilinçlenmesi gerekir”dedi.
Beton inşaatın vazgeçilmezidir…
Ar- ge çalışmaları sayesinde günümüzde üretilen betonların büyük gelişmeler göstermeye başladığına değinen Vardar sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm alt ve üst yapı inşaatlarında çok geniş bir kullanım yelpazesine sahip olan beton, inşaat teknolojisinde vazgeçilmezliği ile hayati önem yüklenen taşıyıcı malzeme olarak hizmet vermektedir. Yaklaşık 100 yıllık bir maziye sahip olan ve şu anda işin ehli olmadığı halde maddi güce sahip olan herkes tarafından rahatlıkla üretilebilir olan hazır betonun, aslında ciddi bir mühendislik altyapısı gerektirdiği, depremle pek çok kez yüz yüze gelmiş olan ülkemizin yaşadığı acı tecrübelerden sonra daha iyi anlaşılmıştır. Kaliteli beton için gerekli olan bu en önemli şart maalesef ikinci plana atılmaktadır.”
Beton müşterisinin doğrudan en ucuza değil hem kaliteli hem de ucuz olan betona yönelmesinin altını çizen Vardar “Bilinçli hareket eden, kaliteyi tercih ettiği için uzun vadede kesinlikle daha kârlı olacağına inanan vizyon sahibi bir müşteri olmak, kısa vadede ucuz ve çoğunlukla bunun neticesi olan kalitesiz ürünü tercih eden müşteri olmaktan elbette ki daha doğrudur. Tüketici doğrudan en ucuzu değil, satın aldığı her malda olduğu gibi betonda da, aynı kalitede olması şartıyla en ucuzu tercih etmelidir” şeklinde konuştu.
Kısa vadede büyük avantaj…
Bursa Beton Genel Müdürü Fatih Vardar sözlerine şöyle devam etti: “Betonun, yapıdaki en önemli unsurlardan biri olması sebebiyle, kullanıcının betonu satın alma aşamasından başlayarak şantiyede kalıba yerleştirilmesi süreçleri, bakımı, sıcak ve soğuk hava koşullarında korunması gibi işlemlere önem vermesi gerekiyor. Bu tür tedbirler ve çalışmalar sebebi ile şantiye maliyetleri az da olsa yükseliyor fakat betonun dayanıklılık seviyesinin yükselmesini sağladığından dolayı kısa vadede görülmeyen büyük avantajlar getiriyor. İyi korunmuş, düzgün sıkıştırılmış ve kaliteye önem veren bir firmada üretilmiş hazır beton, servis ömrü ve kullanım amacı doğrultusunda ilave maliyetlere katlanmaktan kurtarıyor. Deprem sonrası güçlendirme uygulamaları buna en güzel örnektir.”
Çürük miras bırakmayalım…
Torunlarımıza ve çocuklarımıza çürük bir miras bırakmamak gerektiğini dile getiren Vardar sözlerini şöyle noktaladı: “Kaliteli üretim yapan hazır beton firmasından satın alınmış ve koruma tedbirleri alınmış, bakımı kürü hassasiyetle yapılmış yüksek sınıflı bir betonun servis ömrü 2-3 katına çıkmaktadır. Milli servetin korunması ve doğal kaynakların korunması için, inşaatlarda kısa ömürlü değil yüksek dayanıklılığa sahip betonlar kullanalım ve inşaat maliyetini düşürelim derken çocuklarımıza, torunlarımıza çürük bir miras bırakmayalım.
Beyhan Bayhan
BTÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı
Tehlikenin Farkında Mıyız?
17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nden beri ülkemizde pek çok çalışma yapılmış, beklenen depremin ne zaman ve nerede olacağı, öncesinde ve sonrasında neler yapılması gerektiği hususunda bilimsel ve bilimsel olmayan pek çok önermelerde bulunulmuştur. Değerli bilim adamlarımız beş sene önce Meclis Araştırma komisyonuna bir deprem raporu sunmuş ve bu raporda Elazığ, Bingöl, Erzincan, Erzurum, Maraş, Adıyaman, Hatay, İzmir ve Bursa’nın deprem tehlikesi altında olduğundan bahsetmişlerdir. Bu sonuca ağırlıklı olarak aktif fayları ve en son gerçekleşen büyük depremleri dikkate alarak ulaşmışlardır. Bursa’nın ortasından geçen aktif bir fay var ve en son bilinen büyük enerji boşalması 1855 yılında gerçekleşti. Bir yerde aynı büyüklükte depremin olması için yüzyıllar geçmesi gerekir ki üzerinden tam 160 sene geçti. Peki bizi bekleyen bu deprem tehlikesinin farkında mıyız?
Bu yazıyı okuduktan sonra lütfen 5 dakikamızı ayırıp //yerbilimleri.mta.gov.tr/anasayfa.aspx adresinde yer alan Bursa’daki diri fay haritasına bir göz atalım. Kuzeyde, İznik gölünün güneyi-Gemlik-Mudanya-kıyı şeridinde devam eden, doğuda Cerrah-Yeniceköy-Babasultan-Sayfiye-Orhaniye-Saitabat-Derekızık-Hamamlıkızık’tan Ulucami’ye uzanan, şehir merkezinde Maksem-Alacahırka-Hamzabey-Çekirge Caddesi hattında, Ebu ishak-Tayakadın, Aktarhüssam, Atatürk stadyumu-Çekirge-Mihraplı hattındaki fayı, batıda Uluabat gölünün güneyinden geçen ve Mustafakemalpaşa’ya uzanan fayı detaylarıyla göreceğiz. 1970’de Bursa’nın 135 km güneyinde Gediz’de meydana gelen depremde Bursa ovasının zemin-sıvılaşma probleminden dolayı TOFAŞ Fabrikasının garaj ve boya atölyelerinin yıkıldığından veya Marmara Bölgesi’nde meydana gelebilecek bir depremden Bursa’nın da etkilenebileceğinden çoğumuz haberdar değiliz.
Peki biz deprem tehlikesinin farkında mıyız? Hatırlatmak isterim ki tehlikenin farkında değilsek endişe de duymayız. Bu sebeple, lütfen soralım, sorgulayalım. İçinde yaşadığımız yapının güvenl i olup olmadığını bilelim.Yaşadığımız çevreyi yapısal olarak güvenli hale getirmek için ilk önce bilinci arttırmamız gerekir. Lütfen aklımızdan şu bilgiyi çıkarmayalım; deprem de rüzgar, sel, toprak kayması gibi bir tabiat olayıdır ve ölüm asla kader değildir. 17 Agustos depreminden sonra ülke gerçeğimizi ortaya koyan cümlede belirtildiği gibi; unutmayalım deprem değil , bina öldürür!
Ahmet Ağlan
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Başkanı
ALINAN YOL "BİR ARPA BOYUNU" GEÇEBİLDİ Mİ?
Merkez üssü Kocaeli‘nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999‘da saat 03.02‘de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 16 yıl geçti. Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova‘da büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken on binlerce kişi yaralandı. 17 Ağustos 2015`te itiraf etmemiz gerekiyor ki; DEPREM NE YAZIK Kİ UNUTULMUŞ, UNUTTURULMUŞ ve YAPILANLAR İDARE-İ MASLAHAT`IN ÖTESİNE GEÇEMEMİŞTİR.
1999 Depremlerinden bu güne kadar depremlerle ve yapılması gerekenlerle ilgili TBMM dahil bir çok kuruluş tarafından raporlar hazırlanmış, eylem planları oluşturulmuş; Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile bazı ikincil nitelikteki yönetmelik vb alt mevzuatlar çıkarılarak yürürlüğe konulmuştur. Ancak, deprem zararlarının azaltılması yönünde yapılması gerekenleri eksikli de olsa ortaya koyan Ulusal Deprem Konseyi, Deprem Şûrası, Kentleşme Şurası (KENTGES) tarafından raporların gereği yapılmamıştır.
NE YAPMALI?
Bütün bu gerçekler doğrultusunda;
- Afet gerçeğinden hareketle, afet tehlike haritaları, mikro bölgeleme, jeolojik- jeoteknik etütlerin, her türlü planlamada temel girdi olması sağlanmalıdır.
- Ülkemizin ve İlimizin Afet Tehlike Haritaları hazırlanmalıdır.
- Afet, İmar ve Yapılaşma ile ilintili yasalarda daha güvenli yaşam alanları oluşturulması konusunda değişiklikler yapılmalıdır.
- İmar ve afet mevzuatı arasındaki kopukluk giderilmelidir.
- Ülkemizin afet risklerini azaltmaya yönelik bütçe kalemleri ve fonlar oluşturulmalıdır.
- İdarelerin çevre düzeni ve mevcut imar planlarını gözden geçirmeleri, imar sınırları içindeki alanların karşı karşıya olduğu afet tehlikelerini belirlemek için jeolojik- jeoteknik etütlerini yaptırmaları sağlanmalıdır.
- İmar planına esas jeolojik- jeoteknik etüt raporları ve yerleşime uygunluk değerlendirme haritalarının kentsel bilgi sisteminin bir parçası olarak kullanıma sunulmalıdır.
- Yerel Belediyelerin idari yapılanması içerisinde "Jeoloji-Jeoteknik Etütleri Daire Başkanlıkları kurulmalıdır.
- Ulusal, bölgesel ve yerel altyapı tesislerin depremden korunması için gerekli çalışmaları yürütecek kurumlar ile bunlara ilişkin mevzuatsal düzenlemelerin yapılması sağlanmalıdır.
- Kentsel dönüşüm projelerinde mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerine önem verilmelidir.
- Deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalarda kamu yararı ve ülke çıkarı gözetilerek programlar oluşturulmalı, kamusal denetim etkinleştirilmelidir.
- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)`ın` kurulduğu günden itibaren geçen zaman dilimi içinde; zarar azaltma, ilk yardım, müdahale, sevk, idare ve koordinasyon, hasar tespitinde gösterdiği zafiyet dikkate alınarak yeniden yapılandırılmalı, kurumlar arası eşgüdüm ve koordinasyon kapasitesi arttırılmalıdır.