Marmara Bölgesi’yle beraber adeta tüm ülkeyi sarsan, resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği, 500 binin üzerinde vatandaşımızın ise evsiz kaldığı 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin üzerinden 20 yıl geçti.
Türkiye, bundan tam 20 yıl önce 17 Ağustos gecesi büyük bir kâbusa uyandı. Ülkenin Kuzey bölgelerinden boydan boya geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın Batı bölümünde meydana gelen ve Türkiye’de gerçekleşmiş olan ikinci en büyük yer sarsıntısının yol açtığı büyük felaket, hala hafızalardaki canlılığını koruyor.
17 Ağustos 1999 Salı günü saat 03.01’de başlayan ve 45 saniye süren 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi; Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova ile civar il ve ilçelerde can ve mal kaybına yol açtı.
O gece depremin merkez üssü Gölcük'te 5 bin 383 kişi yaşamını yitirdi ve 5 bin 252 kişi de yaralandı. Depremde ilçedeki binalarda da büyük zarar oluşurken, deprem nedeniyle ilçedeki 2 bin 350 konut ağır hasar, bin 816 bina orta hasar, 2 bin 772 bina az hasar görürken, 2 bin 125 iş yeri ağır hasarlı, bin 314 iş yeri orta hasarlı, bin 95 iş yeri ise az hasarlı duruma geldi. Bu rakamlarla boyutu daha da iyi anlaşılan Marmara Depremi, can ve mal kaybının yanı sıra, insanlarda da büyük psikolojik travmalara sebep oldu.
Alt ve üst yapı tamamen tahrip oldu
Depremin ortaya çıkardığı tablo bununla da sınırlı kalmadı. Altyapı ve üstyapının tamamen tahrip olması göç alan ilçe konumundaki Gölcük'ü, göç veren bir pozisyona getirdi. Ve depremden bir yıl sonra yapılan sayımda nüfus, 80 binden 55 bin 790'a düştü. Geçen 20 yılda yapılan ekonomik, sanatsal, kültürel ve sportif çalışmalarla ilçenin nüfusu 163 bin 500'e ulaşsa da acılar hep taze kaldı.
On binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı Marmara Depremi'nin ardından geçen 20 yılın sonunda depreme hazırlık olup olmadığımız hep tartışıldı. Yapılanlar ve yapılamayanlarla günümüze kadar geldik. Konunun ile alakalı açıklamalarda bulunan İMO ve Mimarlar Odası Bursa Şubesi başkanları, sismik açıdan oldukça hareketli olan ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini unutmadan, gerekli hazırlıkların yapılması gerektiğine dikkat çekerek, depreme karşı toplumsal bilinç oluşturulmanın ve taviz verilmeden tedbirlerin alınmasına vurgu yaptı.
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı (İMO) Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak:
“Bugün ülkemizde unutulan birçok felaket gibi 17 Ağustos’ta, yıllar içinde sadece anma törenleri yapılan, her yıl dönümü öncesi deprem ve felaket haberlerinin yapıldığı bir ritüel olarak kaldı. Deprem halkımızın sokakta konuştuğu, yapılarının güvenliğini sorguladığı bir konu olamadı. Acıların üzerinden geçen 20 yılda deprem gerçeğini sabun köpüğü olmaktan çıkartıp gerçek gündemimiz yapmalıyız. Fakat deprem hazırlığından çok mevcut olan önlemlerimizi de ortadan kaldırıyoruz. 1999 Depreminin ardından Türkiye’de belirlenen toplanma alanları plan değişiklikleri ile imara açıldı. Şu an ülkemizde ve kentimizdeki toplanma alanları hakkında kimsenin bilgisi yok. Geldiğimiz süreçte olası bir felaketin ardından yine 17 Ağustos’ta yaşadığımız çaresizliği yaşayacağız. 20 yılda, ‘Bursa’nın yapı stoku depreme hazır mı?’ sorusuna verdiğimiz cevap hiç değişmedi. Bursa’da mevcut yapı stokumuzun yüzde 60’ı olası bir büyük depreme hazır değil. 1999’depremi öncesi yapılarımızın envanter çalışması bir an önce yapılıp riskli yapılarımızın yıkılması veya güçlendirilerek depreme hazır hale getirilmesi gerekli. Ülkemizin ve kentimizin kaybedecek zamanı yok. Deprem ne yazık ki binalara ‘Sen depreme Pashacasino hazır mısın?’ diye sormuyor. Bu nedenle artık depremin sonuçlarına karşı alınacak önlemler bir “Milli Güvenlik” meselesi olarak görülmeli. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalara göre Bursa’da 1 milyon 100 bin kayıtsız bağımsız birim bulunuyor. Bu yapı stoğunun durumunu bilmeli ve buna göre bir Depreme Hazırlık Planı gerçekleştirmeliyiz. Fakat geriye dönüp baktığımızda ivedilikle dönüştürülmesi hedeflenen yapıların 1948 yılından itibaren 15’nci kez çıkartılan İmar Barışı ile ödüllendirildiğini görüyoruz. Oysa, dönüşüm sürecine ket vurmak yerine teşvik edici uygulamalar yapılmalı. Dönüşümün sosyal, hukuki, ekonomik sacayakları tam olarak oturtulmalı. Devlet desteği sağlanmalı. Unutulmamalı ki, ülkemizde Meslek Odaları’nın uyarıları dikkate alınmadığı, yapı üretim sürecinden uzaklaştırıldığı, plansızlık, çarpık kentleşme sürdüğü, yapı üretim süreci ve mesleki uygulamalar niteliksiz olduğu ve denetimsizlik devam ettiği sürece ne yazık ki depremi konuşmaktan öteye gidemeyeceğiz.”
Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Ömer Faruk Şahin:
“Yaşadığımız çok üzücü bir hadise ve aslında kaybettiğimiz pek çok hayatı hatırlatması gereken bir süreç. Biz her yıl 17 Ağustos’ta depremin insan hayatını nasıl etkilediğini konuşuyoruz. Bununla ilgili oda olarak etkinlikler düzenliyoruz. Buradaki konu depremin kendisi değil; yapıların problemleri. 99’daki deprem, yönetmeliklerin tekrar düzenlenmesini sağladı ve yapıları statik olarak olması gereken noktaya yaklaştırdı. Teknoloji geliştikçe, yönetmelikler tekrar tekrar yenileniyor ve yenilenmek de durumunda. Çünkü malzemeler ve inşaat kaliteleri değişiyor, yaşam tarzları değişiyor. Açıkçası buradaki sorunun çözümü yine kentsel dönüşüme geliyor. Çünkü bizim kentsel dönüşümle ilgili gördüğümüz en büyük şans şuydu; yöneticilerimiz rezerv bölgelerinde yani kaçak yapılaşmanın olduğu yerlerde kentsel dönüşümü uygulamalısı yönünde üst ölçekli bir planlama yapmalı ve buradaki temel endişemiz insan hayatı olmalı... O zaman bölgelerin seçiminde de bu tarz çöküntü alanları, rezerv bölgeleri, şehrin içinde oluşmuş bağımsız mahalleler ve kaçak mahallelerin ortadan kalkması için planlamalar gerekir. Bugün biliyoruz ki olası bir Bursa depreminde çok ciddi can kaybı yaşayabiliriz. Bunları nasıl engelleyebiliriz? Cevap basit; binaları yenileyerek engelleyeceğiz. Açıkçası bu konuda kentsel dönüşüm ne yazık ki Bursa ölçeğinde amacına hizmet etmeyen bir nokta haline geldi. İlk kentsel dönüşüm yasası hazırlandığında bizler mutlu olduk, çünkü insanı koruyordu. Şimdi daha farklı alanları korur hale geldi kentsel dönüşüm maalesef. O yüzden de deprem gerçeğini unutmamak gerekir, Kaçak yapılaşmaya karşı belediyemizin ciddi çalışmaları var. Biz de oda olarak bu konuda kesinlikle ilgili tüm kurumların yanındayız. Biz de gerekli tüm müdahaleleri, meslektaşlarımızın bilgilendirilmesini yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Öncelikle kaçak yapının önünü kesmek ve çok hızlı müdahaleyi geliştirmek ayrıca bu tarz yapılaşamaya müsaade etmemek gerekiyor. Çünkü bu tarz yapılar, hiçbir mühendislik ve mimarlık hizmetlerinden faydalanmadığı için, tamamen içinde yaşayan insanların hayatlarını bilimden uzak kişilerin eline bırakıyorsunuz ve böyle yaşamaya devam ediyorsunuz. Deprem gerçeğiyle yüzleştiğimizde, Bursa’da çok ciddi kayıplar yaşayacağımız aşikar, bu sebep ile bir an evvel devlet politikası haline gelmiş yeni bir mücadeleye girmemiz şart...”